top of page

SOSYAL FOBİ YALNIZLAŞTIRIYOR!

  • Psikolog Gonca BAĞLAR
  • 31 Mar 2015
  • 2 dakikada okunur

Günümüzün en sık rastlanan sosyal hastalıklarından biri olan sosyal fobi, toplumumuzda her on kişiden birinde görülmektedir.

Sosyal kaygı bozukluğu diğer bir deyişle sosyal fobi, bireyin başkaları tarafından değerlendirilebileceği endişesini yaşadığı toplumsal ortamlarda, rezil olacağı, aşağılanacağı, utanç duyacağı veya gülünç duruma düşeceği konusunda belirgin ve sürekli bir korkusunun olmasıdır.

Sosyal fobisi olan bireyler sosyal ortamlarda veya performans gösterecekleri durumlarda diğer insanlar tarafından olumsuz değerlendirileceklerini düşünerek mantıksız bir korku yaşamaya başlarlar. Aslında kendilerini olumsuz değerlendiren bir başkası değil, kendileridir. Bu korku sebebi ile diğerleriyle etkileşimde bulunmalarını gerektiren sosyal ortamlardan, bir başkasının yanında bir eylemde bulunmaktan kaçınırlar.

Sosyal fobi; bireylerin iş, okul veya sosyal yaşamlarına büyük zararlar verebilir. Bu kişiler küçük yaşlarda sınıfta arka sırada oturur, kendisine soru sorulmadıkça cevap vermezler. Çok iyi hazırladığı bir projeyi sunmaktan çekinirler. Göz önünde, insanlarla etkileşim içinde olacakları meslekleri seçmezler. Kişiler bu korkuları yüzünden alkol veya uyuşturucu madde kullanımı gibi uygunsuz baş etme yöntemleri seçebilirler. Böylece korkuları ve uygunsuz baş etme yöntemleri yüzünden yalnız kalırlar.

Araştırmacılar sosyal kaygı bozukluğunu farklı şekillerde açıklamıştır. Bazı kuramcılar; bebeğe temel bakım veren kişi ile bebek arasındaki yakınlığın bireyin yaşamını sürdürmek için gerekli olan temel becerileri öğrenmesini sağladığını ve bu ilişki sayesinde kişide tehlikelere karşı güven duygusunun geliştiğini söyler. Bozuk bir ilişki de güven duygusunu zedeler ve kaygı yatkınlığını arttırır.

Bazı kuramcılar da, diğerlerinin gözünde küçük düşme korkusu yüzünden duyulan güvensizlik olarak açıklar. Kişiler, korktukları ortamlara girdiklerinde beceriksiz, güçsüz, yetersiz, beğenilmeyen ve sevilmeye layık olmayan biri olduğunu, mükemmel olması ve kaygılı olduğunu belli etmemesi gerektiğini düşünür ve bu düşüncenin kendilerini aşağılayıcı sonuçları olduğuna inanırlar.

Bu düşüncelerin sonucunda kişilerde, sosyal kaygı bozukluğunun; kızarma, titreme, çarpıntı, terleme, kekeleme, ses titremesi, boğaz kuruluğu, midede rahatsızlık, kaslarda gerginlik gibi fiziksel belirtileri ortaya çıkar.

Bu belirtiler toplum içinde telefonla konuşma, yemek yeme, grup içinde konuşma, ısrarlı bir satıcıya karşı koyma, yabancılarla karşılaşma, yabancı insanların olduğu odaya girme gibi durumlarda ortaya çıkabilir.

Sosyal kaygı bozukluğunun nedeni tam olarak bilinememektedir. Yapılan araştırmalar genetik yatkınlığın var olduğunu ve beyindeki serotonin miktarının sosyal fobiyle ilişkili olduğunu tespit etmişlerdir. Serotonin sinir hücreleri arasındaki haberleşmeye yardımcıdır. Sosyal kaygı bozukluğu olan kişilerde bu bilgiler gerektiği gibi iletilemez ve bu da stresli durumlarda beynin vereceği tepkiyi değiştirebilir. Ayrıca utanç verici veya küçük düşürücü geçmiş bir deneyimin olması da sosyal fobi gelişme olasılığını artırır.

Sosyal fobinin tedavisinde ilaç tedavisi ve psikoterapi birlikte kullanılabilir.

Psikoterapide amaç kişinin kendi davranışları ve diğerlerinin bu davranışları yargılama biçimlerine dair işlevsel olmayan inançlarını daha gerçekçi ve işlevsel olanlarla değiştirmektir.

Psikolog Gonca BAĞLAR

 
 
 

تعليقات


Tanıtılan Yazılar
Son Paylaşımlar
Arşiv
Etiketlere Göre Ara
Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Instagram Social Icon
  • Google+ Basic Square

Hoşnudiye Mah. 732. Sk. No:44 Tepebaşı / Eskişehir

Telefon:

0(530) 666 40 23

  • Facebook Social Icon
  • Instagram Social Icon
  • Google+ Social Icon
bottom of page